İyi Haftalar

Kısa Kısa'da yeni bir Yazı

Acaba ?..

İyi Günler

×
Loading...

BUGÜN :
SON GÖNDERİ

Git veya Kal

Günün mp3 ü

İstiklal Marşı

Tıkla Dinle

















DünyaKültürü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DünyaKültürü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Temmuz 2020 Perşembe

Türkiye'deki unutulmuş Gürcü krallığı


Çoruh Vadisi'nde Ortaçağ'dan kalma mimarlık harikası Gürcü manastırları, kaderine terk edilmiş bir halde beklerken bile ihtişamını koruyor.

Türkiye-Gürcistan sınırı yakınlarında, Kaçkar Dağları'nın eteklerinde, Çoruh Vadisi'nde, Gürcülerden kalma muhteşem manastırlara rastlarsınız.

Öşk Manastırı 

Ortaçağ döneminde yapılan bu manastırlar Tao-Klarjeti prensliğine aitti. Bu prenslik12-13. yüzyıllarda, Bagratunilerin yönetimi altındaki Gürcistan krallığı içinde yer alıyordu.

14. yüzyılda Moğol saldırıları yüzünden krallık parçalandı; 16. yüzyıl ortalarından itibaren Tao-Klarjeti prensliği Osmanlı egemenliğine geçti.



Erzurum'daki Öşk Manastırı, Gürcü Ortodoks yapıların en görkemlilerinden biri. 963-73 yılları arasında inşa edilen manastırın çatısı bugün büyük ölçüde yıkılmış. Girişte yarı kabartma şeklindeki bir kartal ve koyun avlayan okçu gibi rölyefler hala görülebiliyor.


İşhan Kilisesi 

Fakat birçok dekoru zaman içinde çalınmış. Türkiye ile Gürcistan arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle restorasyon çalışmaları yapılamıyordu.

Arpacık köyü yakınlarındaki İşhan Kilisesi'nde ise rastgele bir restorasyona girişilmiş.


Dört Kilise

Yusufeli'deki Dörtkilise ise büyük bir manastırın parçası. Öşk ve İşhan'daki kubbe yerine buradaki dik çatı otla kaplı.

Bagratuni rahiplerinin kurduğu bazilikanın kemer şeklindeki yüksek tavanlı orta avlusu eski ihtişamını sürdürüyor.


Ortodoks Hristiyan azizlerin freskleri solmuş, duvarlar grafitiyle kaplanmış. Kilisenin son zamanlarda ahır olarak kullanıldığı söyleniyor.



Şimdiki bakımsız hallerine rağmen bu eserler Ortaçağ'daki ustalık düzeyini gözler önüne seriyor. Ancak korunmalarına dair somut bir plan olmaması bu mimari şaheserlerin geleceğini belirsiz kılıyor



Alıntı: BBC Dergi

23 Haziran 2020 Salı

Güneşin Bakirelerinin Şehri : Machu Picchu

image
Güneşin Bakireleri için inşa edilen şehir...
Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olarak kabul ediliyor..
Kızların, çocuklar ve esirlerin bozulan evrensel düzenin yeniden kurulması için kurban edildiği yer : Machu Picchu






image
Kutsal kentin Güneşin Bakireleri için inşa edildiği söylenir..









 image
İnkalar için kutsal olan Azize, bakire Morena anısına bu tapınaklarda da “Güneşin Bakireleri” adında kızlar bulunurdu.







 image
Saraylarda, İnka hükümdarlığı altındaki dört bölgeden getirilen kızların kaldığı güzel döşenmiş birçok oda vardı.





 image
Güneş Tanrısının hizmetine seçilen bu güzel kızların Bekaretlerinin bozulmaması için çok sıkı korunan bir yerde hep beraber yaşarlardı.







 image
Sadece iki kişi birlikte dışarı çıkabilirlerdi ve genellikle bekçiler tarafindan takip edilirlerdi.






image
Bu kızlar, kurban törenleri sırasında mayalanmış Mısır içkisi chicha’yı hazırlar ve kumaş dokurlardı.












image
Bunlar yeni bir imparatorun başa geçmesi, İnka’da salgın bir hastalığın olması, deprem gibi önemli olaylarda tanrılara kurban edilirdi.





image
Sadece kızlar değil çocuklar ve savaş esirleri de bozulan evrensel düzenin yeniden kurulması için kurban edilirlerdi.


image
Pablo Neruda bu büyülü kent için yazdığı mısralar: " Taş setlerin yüksek kenti, insan uygarlığının yalçın kalesi, Çökmüş krallık işgallere ve asırlara rağmen hala dimdik ayakta..."


 image
"Gençlik Dağı" anlamına gelen Machu Picchu, Urubamba Vadisi’nin yamaçlarında, 2 bin 430 metre yükseliğindeki bir tepenin tam sırtında bulunuyor.




image
1450 yılında inşasına Kral Pachacuti zamanında başlanan kent 1493'te tamamlanmış. İnka liderleri 1536 yılında etraflarındaki az sayıda insanla birlikte bu gizemli kente yerleşir ve ülkeyi 30 yıl daha buradan idare eder.






 image
İnkalar, kaleleri 16. yüzyılda işgalci İspanyollardan korunmak amacıyla kullanırlar. "Saklı Kent" adıyla da bilinen yapı, İnkalar tarafınan işgale direnmenin bir sembolü olarak da kabul ediliyor.




image
İnka kentlerinden biri Ollantaytampo. 2.800 metre yüksekliğinde, taş bloklarla teraslamanın en güzel örneklerinin görülebileceği bir başka İnka kenti. Şehrin göre Güneş Tanrısı İnti'ye daha yakın olabilmek için, ya da tanrılar ve seçkin insanlar için inşa edildiği söyleniyor.



image
İspanyollar bir efsane olarak duydukları bu büyülü şehri bulmak için çok uğraştılar ama başarılı olamadılar.












image
50 yılda binlerce işçi tarafından inşa edilen bu kentte güneşin çocukları sadece yüz yıl kadar yaşadılar. Son seçkin İnkalı'nın da ölümüyle şehir hala tam olarak bilinmeyen nedenle büyük bir sessizliğe gömüldü.











image
Yıllar, yüzyıllar birbirini kovalarken, bu arada saklı kentin üzeri, And Dağları'nın zirvelerinde yavaş ama sabırla gelişen orman tarafından sessizce örtülür. İnkaların görkemli şehri yüzyıllar süren bir yeraltı uykusuna yatar..



image
Ta ki 1911 yılında bölgeye gelen Amerikalı tarihçi Profesör Hiram Bingham'a kadar. Profesör Bingham, Machu Picchu’yu tesadüfen bulur. Hem de 9 yaşındaki küçücük bir çocuğun yardımıyla...




image
Bingham; dünyanın en önemli arkeolojik keşiflerinden birini gerçekleştirdiğini hemen farkeder. Ancak yaklaşık 500 yıllık bitki örtüsünü temizleyecek ne malzemeye ne de adama sahip olmadığı için çevrenin fotoğraflarını çekip ABD'ye geri döner ve ertesi yıl tam teçhizat ve çok sayıda işçiyle gelerek arkeoloji tarihinde yeni bir sayfa açmayı başarır ve tüm dünyaya İnkaları tanıtır.



image
1983’te UNESCO tarafından “Dünya Mirası” kapsamına alınır ve çevre düzenlemesi yapılarak ziyarete açılır.


image
Efsane kent Machu Picchu’nun bir lamanın yüküyle ancak sığabileceği şekilde yapılmış girişine Güneş Kapısı deniliyor.






Etrafı büyük taş bloklu sularla çevrili ve her birinin önünde kendi bahçesi bulunan yüze yakın saray ve tapınak kalıntıları dikkat çekiyor.

 image
Yapıların büyük bir bölümü tek tarafı açık, gökyüzüne doğru giderek daralan büyük taş bloklardan oluşuyor.










image
Kral Pachacuti’nin yaptırdığı bu efsane kentte hanedan ailesi ile onun yakınları ile hizmetkarlarından oluşan bin kişiye yakın bir nüfusu barındırdığı söyleniyor.





 image
Hiç bir teknik kullanmadan sadece kas gücüyle bu kadar çetin ve ücra bir arazide böylesi bir saltanat malikanesi inşa etmenin olağanüstü bir ustalık gerektirdiği ilk bakışta anlaşılıyor.








 image
Antik kenti çevreleyen surların dışındaki eğimli araziler saray çalışanları tarafından taş duvarlar örülerek teraslara dönüştürülmüş.




 image
Bu teraslarda küçük tarlalar oluşturularak kentin gıda ihtiyacını karşılamak amacıyla patates, mısır ve çeşitli şifalı bitkiler yetiştirilmiş.



 image
Dağ başındaki bu kentin su ihtiyacını karşılamak için oyma taşlarla yapılmış su kanallarıyla daha yüksekteki dağlardan su getirmeyi başarmışlar.








  image
İnkaların burayı daha çok bir ibadet yeri olarak kullandığı düşüncesi hakim. Güneşe taptıkları için Yüksek kayalıklara yerleştirdikleri elips şeklinde altından yansıtıcılarla astronomik gözlemler yaptılar ve önemli tarihleri kutlamayı ihmal etmediler



 image
Güneşin yıllık döngüsünü inceleyip, en büyük törenlerini yaz gündönümü olan 21 Haziran tarihlerinde büyü

5 Mayıs 2020 Salı

Peru Mutfağı

,Can boğazdan gelir diyorsanız, Peru’ya hoşgeldiniz!
Peru, boğazına düşkünlerle, formuna düşkünleri aynı masada buluşturmayı başarabilen bir yer. Mesela Bilge ve ben (Duygu) bütün gezi boyunca yemeklerimizi paylaşabildik. Normalde birimizin lezzetli bulduğunu öbürümüz ağır bulur, ya da birimizin hafif bulduğunu öbürümüz yavan… ??
Peru mutfağı dünyadaki en yeni foodie trendi. Sağlıklı yaşam furyasının da bunda payı var tabi. Kinoa, acai, maca gibi Amazon’un ömür uzatan superfoodları Peru yemeklerinin de olağan malzemelerinden. Sadece sağlıklı değil, aynı zamanda lezzetli de. Hem de öyle lezzetli ki, yarım milyon insan buradaki yemek festivaline sadece yemek yemek için yurt dışından geliyor!

Gastronomi Merkezi Peru: 4 Mutfağın Bir Tencerede Füzyonu

Peru, öyle bir ülke ki bizim yeni yeni hayatımıza giren “füzyon mutfak” kavramı güncel Peru mutfağının kendisi. Peru’yu Peru yapan kültürel ve biolojik çeşitliliğin en güzel ürünü damaklarda lezzet patlamaları yaratan mutfağı olmuş. 400’ü aşkın yıldır, mutfaklarda, And Dağları’nın güveci ve Asya’nın wok tavası kol kola iş başında. Bir de üzerine, Amazon’dan gelen aromalarla tatlanan İspanyol pirinç yemekleri de bu beraberliğe eklenince ortaya Peru’ya özel criollo (İng: creole, Tr: kreol) mutfağı çıkmış. Yani modern Peru mutfağı 4 farklı coğrafya ve kültürü bir tencerede birleştiriyor. Aşağıda bu farklı bölgesel mutfakları biraz anlattık.
(Kreol kavramını daha önce duymuş olabilirsiniz, hem Avrupalı, hem Afrikalı soyundan gelenler için kullanılan genel bir kavram. Aynı zamanda Avrupa’dan (özellikle Fransa ve İspanya’dan) yeni dünyaya gelip yerleşen kişiler içinde kullanılıyor. Tüm kreol mutfakları bir değil. Amerika’nın Luisiana eyaletindeki Kreol mutfağı ve Peru’daki alakasız mutfaklar.)
Son on yıl içinde de bu kendine has mutfağın potansiyelini fark eden genç girişimciler, çıtayı yerel boyuttan gastronomik ve küresel boyuta yükseltmeyi başarmış. Öyle ki, artık özellikle Lima, Latin Amerika’nın en yeni ve gözde gastronomi merkezi olarak öne çıkıyor.

Bir zamanlar Peru, buraya gelen önemli misafirlere Fransız yemekleri ve Scotch sunulduğu yerken şimdilerde cuy (kobay faresi) ve kinoa gibi geleneksel And Dağları klasiklerinin binbir çeşit versiyonunun, “high-end” restoranlarda ustaca yorumlandığı, hip bir yer olmuş vaziyette. Tabi haliyle turizm de bu yönde evrilmeye başlamış. Her tur programı günün sonunda gastronomik bir kapanış yapar olmuş. 2000 yılında Cordon Bleu Akademi’nin Latin Amerika’daki ilk ayağı burada açılmış. 2009 yılında ise Bon Appétit Dergisi, Lima’yı “bir sonraki mükemmel yemek şehri” olarak lanse etmiş.
Tüm bu “gurme şehir” hali, şehirdeki büyük küçük her işletmeye yansımış durumda. Üstelik  bunun için illa Lima’dan çıkmış en iyi şeflerden biri olan ve tüm dünyada 30’dan fazla restoranı olan rock yıldızı şef Gastón Acurio’nun meşhur restoranına gitmeye gerek yok. Şehir yeni gastronomi merkezi kimliğini öyle benimsemiş ki; sokak satıcıları bile yemeklerin hazırlanışına ve sunumuna özenir vaziyette. Her türlü bütçedeki mide buradan mutlu ayrılıyor.
Uzun lafın kısası, bu ülkede aç kalmanıza imkan yok. İster Peru’nun küçük şehirlerindeki mütevazi mekanlarda olun isterseniz de Lima’nın Miraflores bölgesindeki şık ve rafine restoranlarda, tabağınız her türlü sizi tatmin edecektir.
Peru’nun Milli Yemekleri Neler?
Ağzınızın suyunu akıtacak bir liste hazırladık. Bu yemekler Michelin yıldızlı restoranların menülerine kadar tırmanmayı başarsa da, Peru’da gazete kağıdına sofralarda yemelik sıradanlıkta yemekler. Yani sıradan yemekler öyle güzel ki, büyük şefler ilhamlanıyor. Peru’ya gelirseniz, yada bi Peru restoranına giderseniz denemeniz gereken 9 MİLLİ PERU YEMEĞİ ni aşağıda bulabilirsiniz.

Peru’da Bio Çeşitlik = Mutfakta Bol Malzeme & Özel Aromalar
Peru, çok farklı coğrafyalara ve iklimlere sahip bir ülke. Amazonlar, And Dağları, çöller, hepsi bambaşka şartlara ve bitki örtüsüne sahip. Dolayısı ile farklı bölgelerin mutfakları da farklılık gösteriyor. Fakat ülkenin geneline baktığımızda, eninde sonunda, her mutfakta karşımıza çıkacak tek ürün: Patates. Zaten tüm dünyadaki patates türlerinin yaban atası da Peru’dan çıkma. Yani burası patatesin ana vatanı.

Patatesle öne çıkan spesyal yemekler arasında, ocopa (baharatlı yer fıstığı soslu patates), papa a la huancaina (krem peynir soslu patates), causa (deniz ürünleri, sebzeler veya tavukla doldurulmuş patates), papa rellena (kıyma ile dolu kızarmış patates kroketler) var. Patatesler aynı zamanda balık çorbası tarzı chupe içinde veya lomo saltado gibi et kavurma yemeklerin içinde var. Kısacası patatesler her yerde var. Umarız Peru’da olup da patatese alerjiniz yoktur.

Ayrıca bizdeki börek misali binbir çeşit malzemeyle hazırlanabilen, mısır yaprağına sarılı tamaleler de çok popüler yiyeceklerden. Türkçesi manyok olan sütleğengillerden bir kök bitkisi olan cassava veya mısırdan yapılan humita en çok tercih edilen versiyonları.
Bölgesel Peru Mutfakları
Kıyı Bölgeleri
Kıyı bölgelerinin yıldızı elbette deniz mahsulleri ve favorimiz ?ceviche?. Balık ve karides başta olmak üzere deniz mahsullerinin limon suyu, soğan, kişniş ve acı biber ile marine edilmesiyle soğuk olarak servis edilen bu başlangıç yemeği Peru için son derece sıradan bir yemek. Türkiye’de ve yurt dışında bazı şık restoranların menülerinde uçuk fiyatlara satıldığına bakmayın, burada sucuk ekmek gibi yaygın, sıradan bir yiyecek. Tabi nasıl sucuk ekmeği dağda 25 TL’ye satıyorlar, Peru’da da uçan ceviche fiyatları var tabi. Ceviche’de herhangi bir pişirme tekniği kullanılmıyor. Tüm olay, etin limon suyu içinde okside olması gibi tamamen kimyasal bir tepkimeden ibaret. Eğer ceviche’yi beğendiyseniz bir başka deniz ürünü kokteyli olan ve biraz da Japon mutfağından esinlenilen tiradito‘yu da deneyin deriz. Buna kremalı acı sos banyosu yapan jambon inceliğinde balık dilimleri diyebiliriz.
Eğer çiğ balık olayı size göre değilse Peru mutfağında balığın pişmiş binbir türlü hali var. Al ajo (sarımsaklı), frito (kızartma), a la chorrillana ( domates ve soğanla beyaz şarapta pişmiş)… Deniz mahsullü çorba ve güveçler de Peru mutfağında çok önemli. Aguadito (sulu risotto), picante (baharatlı yahni), chupe (kremalı deniz mahsulu çorbası) en popülerleri. Conchitas a la parmesana (parmesanlı deniztarağı), pulpo al olivo (zeytinyağlı ahtapot) ve choros a la chalaca (taze mısır salsalı midyeler) de klasik olarak kıyı bölgelerde her menüde olan seçenekler. Kuzey kıyılarında özellikle Chiclayo’da tortilla de manta raya (vatozlu omlet) en tipik yemeklerden.
Deniz mahsüllerine kendimizi boğmak varken, tavuk ve et yemek bize çok cazip gelmedi. Ama kıyılarında meşhur et ve tavuk yemekleri var: Aji de gallina (cevizli tavuklu güveç), arroz con pato a la chiclayana (kişnişli ördek ve pirinç yemeği), seco de cabrito (güveçte kişnişli ve acı biberli keçi eti) en sık yapılan et yemeklerinden.
Ayrıca kıyı bölgeleri Asya mutfağınından en çok etkilenen yerler. Çin pişirme teknik ve soslarını Peru malzemeleriyle buluşturan bu restoranlara chifas deniliyor. Daha çok Kanton mutfağı ağırlıklı ağır soslu ama basit yemekler yapılıyor.
And Dağları
And Dağları’nın serinliği, özellikle kabak, balkabağı, patates, taze yerel otlarla ve etlerle hazırlanan bol malzemeli besleyici çorbalar demek. Sopa a la criolla (kremalı etli veya sebzeli noodle ile hazırlanan hafif çorba) ve caldo de gallina (patatesli ve otlu tavuk çorbası) menülerin demirbaşları.
Arequipa civarındaki restoranlar ise chupe de camarones (nehir karidesiyle yapılan balık türlüsü) ile ünlü. Ve gelelim And Dağları’nın imza yemeği cuy’a (Guniea Domuzu). Bu domuz – fare görünümlü ama tadı tavşan gibi olan And Dağları’na özgü hayvanın etini pişirmenin en lezzettli yolları bütün olarak çevirme yapmak ve fırınlamak veya bizdeki tandır gibi bir yöntem olan chactado. Bu bölgede birnbir türlü hazılanan nehir alabalığı da diğer bir popüler opsiyon. Aslında Arequipa bölgesinin kendine has bir micro-mutfağı var diyebiliriz. Bu bölge picantes denilen beyaz peynirle servis edilen baharatlı yahnileriyle, solterito denilen fasulye salatasıyla ve rocoto relleno denilen etli acı biber dolmalarıyla meşhur. Ayrıca özel günlerde ve düğünlerde aileler, marine edilmiş etler, sebzeler, acı biber, peynir ve aromatik otların yerde sıcak kayalar üzerinde pişirildiği pachamanca yapmak için bir araya geliyormuş.
Amazon Bölgeleri
Her ne kadar Peru’nun diğer bölgeleri kadar popüler içeriklere sahip olmasa da Amazon bölgesi mutfağı da son zamanlarda yükselişe geçmiş durumda. Özellikle nehir salyangozu ve balıkları, Moriche Palmiyesi’nin  meyvesi olan aguaje, yuca adlı manyok (cassava) cinsi tropikal sebze, chonta (palmiye kalbi) bu bölgenin sık kullanılan malzemelerinden. Bölgenin imza yemeği ise bizdeki etli yaprak sarma gibi tavuk veya domuz etiyle hazırlanan pirinç ile doldurulmuş bijao yaprakları olan Juanes.
Dünyada Gurmelerin Yeni Gözdesi: Novoandina Akımı
Peru’nun gastronomi rönesansı asında 1980’lere dayanıyormuş. Yani ülkenin en karmaşalı, ekonominin de serbest düşüşte olduğu döneme. Tam da bu çalkantılı dönemde, bir gazete yayıncısı olan Bernardo Roca Rey, mutfağında And Dağları malzemeleriyle denemeler yapıyormuş. Özellikle de bugün bilinen ismiyle “quinotto” (Fırında Guniea Domuzu, kinoa risotto ve patatesli garnitürler) gibi deneysel çabalar içindeymiş. Aynı zamanlarda ünlü bir restoran şefi olan Cucho La Rosa, geleneksel Peru yemekleri üzerinde haşlama yerine buharda pişirme, kızartma yerine mühürleme gibi değişik pişirme teknikleri deniyormuş. Bunlar gibi gazete ve dergilere ulaşımı olan öncüler, keşfettikleri tarifleri ve teknikleri yayınlamaya başlamış sonunda Novoandina (yani “yeni Andlı” -And Dağları’na atfen) akımı çıkmış. Fakat dönemin yarattığı zor şartlar nedeniyle bu akım hiçbir zaman tam anlamıyla çığır açıcı bir etki yaratma fırsatı bulamamış.
1994’te şartlar değişmiş. Hem ekonomi düzene girmeyen başlamış, hem de politik sular durulmaya. İşte o zaman Cordon Bleu Paris’te eğitim alan ünlü şef Gastón Acurio, Astrid y Gastón adlı bir restoran açarak kendisinden önceki duayenlerin izinden giderek Novoandina Akımını devam ettirmiş. Temelde Peru’ya özgü geleneksel mutfağın, batılı gurme mutfağı ile yorumlanmasına dayanan akımla hazırlanan yemekler büyük ilgi ve beğeniyle karşılanmış. Şef Gastón Acurio’yu, Rafael Piqueras ve Pedro Miguel Schiaffino gibi yeni akım genç şefler takip etmeye başlamış. Zamanla Novoandina Akımı, Avrupa, Japon ve Çin mutfaklarından da etkilenerek kolektif olarak yayılmış ve bugün Peru mutfağını küresel bir gastronomi fenomenine çevirmiş.
Evde quinnotto denemek isteyenler buradan tarife bakabilirler: www.peru.travel/what-to-do/peru-of-today/food/peruvian-food-recipes/quinotto-de-hongos.aspx
Lima’nın En Özel Restoranları
Ámaz
Bu şık restoran Amazon’un bereketini ve kültürünü bir mutfakta birleştirmesi ile ünlü. Amazon’nun az bilinen lezzetlerini dünyaya duyurmayı  amaçlıyor.
www.amaz.com.pe
Av. La Paz 1079 Miraflores / Tel: (01) 221 9393 / (01) 221 9880
Huaca Pucllana Restaurant 
Burası M.Ö. 500’den kalanPucllana Arkeolojik kalıntılarının neredeyse içinde sayılacak yakınlıkta, tarihi manzarasına yakışır ağırlıkta ve zariflikte bir restoran. Şehirin en saygın restoranlarından. Mick Jagger, Bill and Hillary Clinton, İspanya Kralı gibi önemli misafirleri ağırlamış. Bir ana yemek 25 dolar civarında. Porsiyonlar büyük, aklınızda olsun.
www.resthuacapucllana.com/en/
General Borgoño cdra. 8, Huaca Pucllana – Miraflores / Tel: 445 4042
Bütçenizi başka yerden kısın ama bu restoranlardan birinde yemeden Lima’dan dönmeyin. Novoandina akımını dünyaya duyuran bu restoranlar Peru’da yapılacak en iyi şeyler arasında.
Astrid y Gastón
Buraya her şeyin başladığı yer desek yalan olmaz. Lima’dan çıkma en ünlü şef, Novoandina akımının en eski temsilcilerinden Gastón Acurio’nun restoranı olan Astrid y Gastón’da temelde Fransız mutfağının Peru mutfağı ile kesiştiği mevsimlere göre güncellenen bir menü var. Ayrıca kabarık mor mısır krepleri ile servis edilen Pekin usulü cuy filetoları gibi fusion seçenekler de var. Dünyadaki en seçkin şarapların bulunduğu zengin şarap menüsünü de unutmamak gerek. Kısacası fine-dining bir Novoandina deneyimi yaşamak isterseniz burası tam adresi.
en.astridygaston.com
Av. Paz Soldán 290, San Isidro, Lima 27 – Perú T. +511 442-2775 (Pazartesi-Pazar 10.00 – 21.00)
Central
Asya ve Avrupa’nın en prestijli restoranlarında çalıştıktan sonra yerel buluşlara imza atmak için tekrar Peru’ya dönen şef Virgilio Martinez’in eleştirmenlerce “baştan çıkarıcı kreasyonları” var. Özellikle ahtapotlu deniz ürünleri başlangıç tabağı bir star ama domates, hardal ve armutla tatlandırılmış süt domuzu ise bir başyapıt. Ayrıca kullanılan balıkların sürdürülebilir balıkçılıktan, otların ise organik tarımdan gelmesi de buraya ayrı bir değer katıyor.
centralrestaurante.com.pe/en/
Santa Isabel 376. Miraflores Lima, Perú +5112428515 / 2428575 Öğle yemeği Pazartesi-Cuma 12.45’de, Akşam yemeği ise Pazartesi-Pazar 19.45’de başlıyor.
Lima’da Ceviche Nerede Yenir?
1.      Lima’nın en ünlüsü San Isidro’daki El Veridico de Fidel. Yerliler, yabancılar en iyi cevichenin burada yendiğine hem fikir.
Ucuz Seçenekler:
2.   Barranco’daysanız: Canta Ranita. Açık havada ceviche, yanında mısır birası (chicha) keyfi. Sadece öğlenleri açık 12.30- 16.00
3.   Plaza Mayor yakınlarındaysanız:  Palacio del Gobierno karşısındaki sokaktaki Pacifico restoran. Turist yok, yerlilerinse uğrak yeri. Öğlenleri içinde ceviche de olan çok ekonomik set menüler var.
 9 MİLLİ PERU YEMEĞİ
WHATSAPPJapon mutfağı dünyaya yayılmadan önce neydiyse, Peru mutfağı da şimdi o. Amerika kıtasında hızla popülerleşiyor. Şimdiye kadar duymadınız ama yakında daha çok duyacaksınız. Bundan 5-10 sene sonra Türkiye’de de Peru restoranı görürseniz, Biz Evde Yokuz söylemişti dersiniz.
? Ceviche
Bu yemeğin tarifi ve fotoğraf kaynağı için: delicious.com
Nedir? Kısaca çiğ deniz ürünleri. Balık ve karides başta olmak üzere deniz mahsullerinin limon suyu, soğan, kişniş ve acı biber ile marine edilmesiyle soğuk olarak servis edilen başlangıç yemeği.
Neden denemek lazım? Çünkü ceviche, büyük ihtimalle Peru mutfağının nimetleri arasında en popüleri olanı. Tüm Latin Amerika’da birçok varyasyonu olsa da Peru mutfağındaki genellikle beyaz etli balıklardan yapılan (levrek veya tilapia) versiyonu en bilineni.
? Cancha
Nedir? Restoranlarda yemek öncesi aperatif olarak veya yan yemek olarak ceviche gibi diğer yemeklerle birlikte servis edilen atıştırmalık kızarmış mısır. Bizdeki soslu kızarmış mısır taneleri gibi düşünebilirsiniz.
Neden denemek lazım? Çünkü mısır Peru mutfağının temel malzemelerinden biri ve cancha da bu geleneksel sebzenin en lezzetli hallerinden biri. Ayrıca beğenirseniz çok pratik oluşuyla binbir türlü versiyonunu eve döndüğünüzde deneme şansınız da var. Geleneksel olarak hayvansal yağ tavada ısıtılıp içine atılan mısır tanelerine tuz ekleniyor. Fakat siz bitkisel yağ kullanarak modern versiyonunu da yapabilirsiniz.
? Papa a la Huancaína
Nedir? Andean bölgesine özgü bu basit yemek, baharatlı lahana ve keramlı peynir sosu yatağında haşlanmış patates ve yumurta ile hazırlanan en klasik başlangıç yemeği.
Neden denemek lazım? Çünkü patates, uçuz olması ve kolay yapımıyla, Peru mutfağının en temel malzemelerinden bir diğeri ve Peru’daki bioçeşitlilik sayesinde oldukça fazla cinsi var. Yani sadece patates deyip de geçmemek gerek. Papa a la Huancaína Huancayoda şehrinden çıkma ama tüm Peru’da her restoranda bulabileceğiniz bir seçenek.
? Causa
Bu yemeğin tarifi ve fotoğraf kaynağı için: www.tonnino.com
Nedir? Tabanının sarı patateslerin ezilerek misket limonu ve acı biberle tatlandırılmasıyla oluşturulan, tavuk, ton balığı ve karides gibi deniz mahsülleriyle de üzerine kat çıkılan soğuk başlangıç yemeği.
Neden denemek lazım? Çünkü bu da patatesin başrolde olduğu bir diğer klasik Peru mutfağı yemeği. Bir nevi soğuk patates keki olan causa’nın henüz tam olarak belirlenememiş olsa da kökeninin kolonyal dönem öncesine dayandığı düşünülüyormuş. Onu Peru mutfağında değerli kılan yanı, çok sade ve basit bir malzeme olan patatesin diğer tüm malzemelerle uyum içinde olabilmesi.
? Arroz chaufa
Bu yemeğin tarifi ve fotoğraf kaynağı için: kitchen.coseppi.com
Nedir? Çeşitli sebzeler, yumurta ve etin soya sosu eklenerek pişirilmesi ile Çin mutfağından feyz alan, Peru usulü kızarmış pirinç. 
Neden denemek lazım? Çünkü Peru, tarih boyunca birçok topluluk tarafından istila edildiği ve dünyanın her yerinden göç almış olduğu için dolayısıyla çokkültürlü bir mutfağa sahip. Mutfaktaki bu çokkültürlülüğü deneyimlemek için Arroz chaufa, Çin kültürünü temsilen ideal seçeneklerden. Bu yemeği Çin pişirme teknik ve soslarını Peru malzemeleriyle buluşturan chifas denilen restoranlarda tatmanızı öneririz.
? Lomo saltado
Nedir? Bonfile et parçalarının soğan, domates, acı biber ve baharatlarla sotelenmesiyle hazırlanan ve kızarmış patatesle ve pilavla sunulan yemek.
Neden denemek lazım? Çünkü bu yemek inanılmaz lezzetli. Arroz chaufa gibi wokta pişmesi ile Lomo saltado’da da Çin etkisi var. Yemekteki temel prensip, içindeki malzemelerin yemeğin suyuyla güzelce karışmasını sağlamak.
? Anticuchos
Bu yemeğin tarifi ve fotoğraf kaynağı için: tarasmulticulturaltable.com
Nedir? Sığır kalbinin çeşitli Peru baharatlarıyla bir gece önceden marine edilmesi ve şişe geçirilmesiyle hazırlanan bir sokak lezzeti. Ayrıca restoranlarda yanında haşlanmış patatesle ana yemek olarak da bulunabiliyor.
Neden denemek lazım? Çünkü bizce bir ülkenin mutfağını hakkını vererek deneyimleyebilmek için o ülkenin sokak lezzetlerini de es geçmemek lazım. Anticuchos da Peru’daki en temel sokak yemeklerinden biri. Kökleri lamanın ana et kaynağı olduğu sömürgecilik öncesi döneme dayanıyor fakat İspanyol etkisiyle bugünkü versiyonlarında sığır eti kullanılıyormuş.
? Pachamanca
Nedir? Bizdeki mangal-tandır tarzı gibi eski bir pişirme yöntemi olan Pachamanca’nın olayı, zemine gömülmüş sıcak kayalar arasında taze otlarla harmanlanmış et ve sebze çeşitlerinin pişirilmesi.
Neden denemek lazım? Çünkü ana bölgesi And Dağları olan bu zahmetli yemek pişirme yönteminin kökleri, İnka Uygarlığı’na kadar uzanıyor. Bizce sadece bu tanım bile onu denemeye değer yapıyor.
? Cuy
Nedir? Kızarmış veya fırınlanmış bütün kobay faresi (guinea pig).
Neden denemek lazım? Hemen burun kıvrımayın, çünkü cuy, And Dağları’ndan çıkmış en imza yemek. Tadı tavşana benziyor.

18 Nisan 2020 Cumartesi

Petra (Antik Kent)


Petra, Ürdün'ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki toprakları üzerinde yer alan antik kenttir.
Amarna mektuplarında PelSaleh (Kaya) veya Seir olarak bahsedilen yerlerin Petra olduğu düşünülmektedir.
Rekem ismi; Tarihçi Josephus bölgeye Musa zamanında Medyanlılarca yerleşildiğini ve bunların beş kralından birisinin adının Rekem olduğunu yazar. Josephus şehrin Arap topraklarında en yüksek değeri kazandığını, yunanlılarca petra olarak isimlendirildiğini, araplar tarafından Rekem olarak anıldığını kaydeder. Bu isim Musa vadisinde kaya duvarına yazılmıştır.






Eski bir teoriye göre şehrin semitik (Arap, ibrani) ismi İbrani incilde geçen Sela (Arapça Saleh, kaya) olmalıdır. Ancak yerleşimin adını değil de kaya oyuntularını işaret eden bu isimlendirmenin geçersizliği durumunda şehrin Arapça/İbranice ismi belirsizliğini korumaktadır. Arkeolog ve islam tarihi araştırmacısı Dan Gibson şehrin arapça adının Bakka (veya bekke) olduğunu, Kur’anda bahsedilen yerin de Petra olduğunu ileri sürmektedir.
MÖ 400 ile MS 106 yılları arasında Nebatiler'e başkentlik yapmıştır. Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilene kadar başkent olarak varlığını sürdürmüştür. 400'lü yıllardan sonra deprem ve ekonomik sıkıntılardan dolayı kent gözden düşmüş ve zaman içinde unutulmuştur. Petra'nın yapım amacı tarihçiler tarafından bulunamamıştı. Ancak yapılan son araştırmalarda Petra'daki El-Khazneh'nin (El-Hazne) altında gizli gömülü bir bölüm olduğu ve bu bölümün kral mezarları olduğu araştırmalar sonucunda kesinleşmiştir.

Petra, Nebati İmparatorluğu ile birlikte büyüyüp gelişti. Yıllar geçtikçe kuruluşundan itibaren büyüyen krallık bölgeden geçen ticaret yollarını da kontrol etmeye başlayarak bu topraklarda MÖ 400 ile MS 106 yılları arasında burada muhteşem bir kent kurdular. Kurdukları bu kenti de krallığın ticaret merkezi haline getirdiler.
Ticaretle gitgide zenginleşen Petra, Kızıldeniz'den Basra Körfezi'ne hatta Gazze'den Şam'a kadar ticarette önemli bir kavşak noktası haline döndü. Böylece Arabistan, Mısır, Suriye, Hindistan, Yunanistan ve Roma'yı birbirine bağlayan bir yer oldu. Bu sırada batıda Romalılar ve Yunanlılarla ve doğuda da Perslerle ticaret yapmaya başladılar.



İnşasının bitmesi 500 yıl süren Petra Antik Kenti oldukça korunaklı bir yerde. Korunaklı diyoruz çünkü; şehre ulaşmak için Siq adı verilen yer yer birkaç metreye kadar daralan bir vadiden kente ulaşılıyor buraya. Görkemli bu kent dar geçitlere sahip bu vadinin, yaklaşık 1 km içerisinde bulunuyor. Böylesine gizli bir yerde bulunan kent krallığa şehrin korunması konusunda çok büyük avantajlar sağlıyor. Ayrıca vadide bir yandan kent inşa edilirken bir yandan da inşa edilmiş olan antik çağ barajı da, şehrin su ihtiyacını karşıladığı gibi bu görkemli kenti su baskınlarına karşı da korumuş.
Petra antik kentinde tiyatro, tapınak, ev gibi yapılar kireç taşına oyularak yapılmıştır. El-Hazne ve Roma döneminde yapılan amfitiyatro en bilinen yapılardır.
Kum taşından oluşan kaya bloklarına oyulmuş tapınaklar, amfi tiyatro, mezarlar ve rölyeflerden oluşan yapı, yaklaşık 100 kilometre kare alana yayılmaktadır.
Antik kentte dikkat çeken en görkemli yapılar, Al Khazneh (Hazine), Roma tarzında inşa edilmiş Amfitiyatro, Ad – Deir Manastırı, kayalara mezarların bulunduğu geniş kanyon Street of Facades, Kraliyet Mezarları, Hz Musa'nın Kardeşi Harun'un Mezarı (Aaron'un Mezarı). Bu görkemli ve şahane yapıtların çok büyük bölümü günümüze kadar ayakta kalarak gelmeyi başarabilmişlerdir. Eserlerin günümüze kadar korunarak gelmesinin temel nedeni ise; bölgenin hava olaylarına özellikle de yağmura maruz kalmamasıdır. Öyle ki konum olarak Petra Antik Kenti fazla yağış alan bir konumda olsaydı kayaya oyulmuş eserlerin büyük bir bölümü suyun etkisiyle ufalanarak yok olurdu.

   

Petra'nın kurucusu olan Nebatiler yaşanan savaşlar sonucunda M.S. 106 yılında Romalılara yenilerek yıkılmışlar ve kenti Roma İmparatorluğu'na teslim etmişler. Bu tarihten sonra Romalıların yönetimindeki görkemli şehir Roma İmparatorluğu'nun Hristiyanlığı benimsemesi ile tam bir Hıristiyan kenti olmuş.
Romanın ikiye ayrılması ile Bizans egemenliğinin hüküm sürdüğü topraklar yaklaşık 300 yıl sonra İslamiyet'le tanışır. 661'de Emevi Uygarlığı, 750 yılında ise Abbasi Uygarlığı renkli ve görkemli bu şehri ele geçiriyor.
Petra'da yaşanan bu hakimiyet savaşları, sürekli değişen dengelere bir de sık sık bölgede meydana gelen depremler, dünyadaki ticaret yollarının da yer değiştirmesi eklenince Petra'nın ticaretteki öneminin yanında tarihi önemi de kaybolmaya başlıyor. Yine hazin bir son ve Petra Antik Kenti yavaş yavaş kaderine terk ediliyor. Tam olarak kesin tarihi bilinmese de 1300'lü yıllarda bu görkemli şehrin tamamen terk edildiği düşünülüyor. Bu terk edilmişliğin etkisiyle antik Petra kenti uzun süre üzerinde insan yerleşimi bulunmadığı için de günümüze kadar hiçbir tahribata uğramadan gelebilmeyi başarmıştır.
Yaşanan tüm bu olumsuzluklarla gözden düşen Petra, zaman içerisinde terk edilmesinin yanında tüm dünya tarafından unutulup gitti. Nebatiler ise ardında bu kayıp kenti bırakarak yeryüzünden tamamen silindiler.


Kent, 1812 yılında İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından yeniden keşfedilmiştir. 6 Aralık 1985 tarihinde UNESCO tarafından Dünya Kültürel Mirası listesine dahil edilen antik kent, 7 Temmuz 2007 tarihinde ise Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri olarak seçilmiştir. Peru'da yer alan Machu Picchu ile kardeş şehirdir.


Petra'nın Bilinmeyen Arka Yüzü - El Hazne
Petra'da ayakta kalan en büyük ve en görkemli yapı: El Hazne. Petra'daki hiçbir yapıda El Hazne'deki mükemmellik yok. Çok yönlü bir mühendislik harikası olarak nitelendirilen El Hazne, 12 katlı bir binanın yüksekliğine sahip. Günümüzde ise uzmanlar neredeyse 200 yıldır inşaatının ardındaki mühendislik dehasını ve neden yapıldığını anlamak için uğraşıyordu. Ortaya atılan teoriler sürekli çürütülüyor ve değişiyor. Böylesine çorak bir çölde neden böyle görkemli bir yapı inşa edilmişti?
Cevap; son yapılan araştırmalar ile bu gizemli yapı yüzeyinin 6 metre altında kazı yapıldı ve 4 gömü odası bulundu. Bu odaların içinde ise 11 kişinin kemiklerine ulaşıldı. Böylece birçok bilgi daha ele geçti ve geçmeye devam ediyor.





Müslümanların ilk kıblesi olduğu iddiası
Arkeolojik araştırmalarda Mekke'nin rivayetlerin aksine yeni bir şehir olarak ortaya çıkışı, bilinen tarih kaynaklarında ve haritalarda adının 8. yüzyıl öncesinde geçmemesi, ticaret yolları üzerinde olmaması yanında tarım açısından arazinin uygunsuz oluşu, erken dönem İslam tarihi hakkında ipuçları veren Kur'an ve hadis rivayetlerinde tanımlanan bazı yer isimleri ve özellikleri ile Mekke coğrafi yapısının uyuşmaması araştırmacıları Mekke’ninneresi olduğu konusunda arayışlara yöneltmiştir. Muaviye'nin ölümü sonrasında çıkan iç karışıklıklarda Kâbe Yezid'in askerlerince mancınıklar kullanılarak taşa tutulmuş, isabet alan karataş üç parçaya bölünmüş, Kâbe yıkılmıştır. Kanadalı arkeolog ve İslam tarihi araştırmacısı Dan Gibson'a göre sözü edilen yıkım bugünkü Mekke şehrinde değil, bundan yaklaşık 1200 kilometre kuzeyde, Petra'da gerçekleşmişti. Dan Gibson, ulaştığı en eski camilerin kıble duvarlarının Petra'yı göstermeleri ve ayet, hadis ve siyer kaynaklarındaki diğer bazı ifadeler sebebiyle Hz.Muhammed (S.A.V) Petra'da yaşamış ve Medine'ye göç ettiğini iddia etmiştir. Ona göre Kur'an'da bahsedilen “bekke” veya “mekke” sözcükleriyle ifade edilen kıble ve nerede olduğu konusunda tartışmalar bulunan Mescid-i Aksa Petra'daydı.




  • Blog Yazıları


    Email
    KISA KISA
    X



    Folower Button

    Takipçiler

    Company Info | Contact Us | Privacy policy | Term of use | Widget | Advertise with Us | Site map
    Copyright © 2020. Tocmac . All Rights Reserved.

    Bilgi Mesajı

    Bu yazıyı kod içerisinden bulup kolaylıkla değiştirebilirsiniz.

    Başka hiçbir yerde bulamayacağınız böyle başka etkiliyici hazır kodlara ulaşmak için Koddostu.com facebook sayfamızı takip edebilirsiniz!