Güneşin Bakireleri için inşa edilen şehir...
Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olarak kabul ediliyor..
Kızların, çocuklar ve esirlerin bozulan evrensel düzenin yeniden kurulması için kurban edildiği yer : Machu Picchu
Kutsal kentin Güneşin Bakireleri için inşa edildiği söylenir..
İnkalar için kutsal olan Azize, bakire Morena anısına bu tapınaklarda da “Güneşin Bakireleri” adında kızlar bulunurdu.
Saraylarda, İnka hükümdarlığı altındaki dört bölgeden getirilen kızların kaldığı güzel döşenmiş birçok oda vardı.
Güneş Tanrısının hizmetine seçilen bu güzel kızların Bekaretlerinin bozulmaması için çok sıkı korunan bir yerde hep beraber yaşarlardı.
Sadece iki kişi birlikte dışarı çıkabilirlerdi ve genellikle bekçiler tarafindan takip edilirlerdi.
Bu kızlar, kurban törenleri sırasında mayalanmış Mısır içkisi chicha’yı hazırlar ve kumaş dokurlardı.
Bunlar yeni bir imparatorun başa geçmesi, İnka’da salgın bir hastalığın olması, deprem gibi önemli olaylarda tanrılara kurban edilirdi.
Sadece kızlar değil çocuklar ve savaş esirleri de bozulan evrensel düzenin yeniden kurulması için kurban edilirlerdi.
Pablo Neruda bu büyülü kent için yazdığı mısralar: " Taş setlerin yüksek kenti, insan uygarlığının yalçın kalesi, Çökmüş krallık işgallere ve asırlara rağmen hala dimdik ayakta..."
"Gençlik Dağı" anlamına gelen Machu Picchu, Urubamba Vadisi’nin yamaçlarında, 2 bin 430 metre yükseliğindeki bir tepenin tam sırtında bulunuyor.
1450 yılında inşasına Kral Pachacuti zamanında başlanan kent 1493'te tamamlanmış. İnka liderleri 1536 yılında etraflarındaki az sayıda insanla birlikte bu gizemli kente yerleşir ve ülkeyi 30 yıl daha buradan idare eder.
İnkalar, kaleleri 16. yüzyılda işgalci İspanyollardan korunmak amacıyla kullanırlar. "Saklı Kent" adıyla da bilinen yapı, İnkalar tarafınan işgale direnmenin bir sembolü olarak da kabul ediliyor.
İnka kentlerinden biri Ollantaytampo. 2.800 metre yüksekliğinde, taş bloklarla teraslamanın en güzel örneklerinin görülebileceği bir başka İnka kenti. Şehrin göre Güneş Tanrısı İnti'ye daha yakın olabilmek için, ya da tanrılar ve seçkin insanlar için inşa edildiği söyleniyor.
İspanyollar bir efsane olarak duydukları bu büyülü şehri bulmak için çok uğraştılar ama başarılı olamadılar.
50 yılda binlerce işçi tarafından inşa edilen bu kentte güneşin çocukları sadece yüz yıl kadar yaşadılar. Son seçkin İnkalı'nın da ölümüyle şehir hala tam olarak bilinmeyen nedenle büyük bir sessizliğe gömüldü.
Yıllar, yüzyıllar birbirini kovalarken, bu arada saklı kentin üzeri, And Dağları'nın zirvelerinde yavaş ama sabırla gelişen orman tarafından sessizce örtülür. İnkaların görkemli şehri yüzyıllar süren bir yeraltı uykusuna yatar..
Ta ki 1911 yılında bölgeye gelen Amerikalı tarihçi Profesör Hiram Bingham'a kadar. Profesör Bingham, Machu Picchu’yu tesadüfen bulur. Hem de 9 yaşındaki küçücük bir çocuğun yardımıyla...
Bingham; dünyanın en önemli arkeolojik keşiflerinden birini gerçekleştirdiğini hemen farkeder. Ancak yaklaşık 500 yıllık bitki örtüsünü temizleyecek ne malzemeye ne de adama sahip olmadığı için çevrenin fotoğraflarını çekip ABD'ye geri döner ve ertesi yıl tam teçhizat ve çok sayıda işçiyle gelerek arkeoloji tarihinde yeni bir sayfa açmayı başarır ve tüm dünyaya İnkaları tanıtır.
1983’te UNESCO tarafından “Dünya Mirası” kapsamına alınır ve çevre düzenlemesi yapılarak ziyarete açılır.
Efsane kent Machu Picchu’nun bir lamanın yüküyle ancak sığabileceği şekilde yapılmış girişine Güneş Kapısı deniliyor.
Etrafı büyük taş bloklu sularla çevrili ve her birinin önünde kendi bahçesi bulunan yüze yakın saray ve tapınak kalıntıları dikkat çekiyor.
Yapıların büyük bir bölümü tek tarafı açık, gökyüzüne doğru giderek daralan büyük taş bloklardan oluşuyor.
Kral Pachacuti’nin yaptırdığı bu efsane kentte hanedan ailesi ile onun yakınları ile hizmetkarlarından oluşan bin kişiye yakın bir nüfusu barındırdığı söyleniyor.
Hiç bir teknik kullanmadan sadece kas gücüyle bu kadar çetin ve ücra bir arazide böylesi bir saltanat malikanesi inşa etmenin olağanüstü bir ustalık gerektirdiği ilk bakışta anlaşılıyor.
Antik kenti çevreleyen surların dışındaki eğimli araziler saray çalışanları tarafından taş duvarlar örülerek teraslara dönüştürülmüş.
Bu teraslarda küçük tarlalar oluşturularak kentin gıda ihtiyacını karşılamak amacıyla patates, mısır ve çeşitli şifalı bitkiler yetiştirilmiş.
Dağ başındaki bu kentin su ihtiyacını karşılamak için oyma taşlarla yapılmış su kanallarıyla daha yüksekteki dağlardan su getirmeyi başarmışlar.
İnkaların burayı daha çok bir ibadet yeri olarak kullandığı düşüncesi hakim. Güneşe taptıkları için Yüksek kayalıklara yerleştirdikleri elips şeklinde altından yansıtıcılarla astronomik gözlemler yaptılar ve önemli tarihleri kutlamayı ihmal etmediler
Güneşin yıllık döngüsünü inceleyip, en büyük törenlerini yaz gündönümü olan 21 Haziran tarihlerinde büyü
0 Yorum:
Yorum Gönder