İyi Haftalar

Kısa Kısa'da yeni bir Yazı

Acaba ?..

İyi Günler

×
Loading...

BUGÜN :
SON GÖNDERİ

Git veya Kal

Günün mp3 ü

İstiklal Marşı

Tıkla Dinle

















Yaşadıklarımız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yaşadıklarımız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Temmuz 2020 Perşembe

Lozan Barış Bayramı nasıl yasaklandı nasıl unutturuldu?


“Lozan Antlaşması, Türk tarihinde bir dönüm noktasıdır. Türk milleti için siyasal bir zafer oluşturan bu antlaşmanın Osmanlı tarihinde eşi yoktur… Lozan Antlaşması imza gününün ‘milli bayram' olarak kabul edilmesi uygundur.” (Mustafa Kemal Atatürk, 26 Temmuz 1927)
24 Temmuz 1923 tarihli Tevhid-i Efkâr Gazetesi. Gazete Lozan Antlaşması'nı şu cümlelerle manşete taşıyor: “Bu gün sulh bayramı, hakiki halas (kurtuluş) ve istiklal bayramıdır.”
Birkaç gün önce Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı AKP'li Alinur Aktaş, “30 Ağustos halkın genelini ilgilendiren bir bayram değildir” dedi. AKP'li Başkan'ın tepki çeken bu açıklaması, aslında AKP'nin milli bayramlara bakışını özetliyor. AKP iktidarı 17 yıldır “milli bayramlarla” kavga ediyor. 23 Nisanları, 19 Mayısları, 29 Ekimleri, 30 Ağustosları unutturmak istiyor. Bunun için örneğin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın ve 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nın karşısında önce bir FETÖ projesi olan Kutlu Doğum Haftası ve Türkçe Olimpiyatları, sonra da Kut Zaferi çıkarıldı. Birkaç yıldır da 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın karşısına Malazgirt Meydan Muharebesi çıkarılmak isteniyor. Atatürk Cumhuriyeti'nin milli bayramları unutturulmak istenirken “Yeni Türkiye”nin yeni milli bayramı olarak 15 Temmuz öne çıkarılıyor.
Aslında Cumhuriyet'in milli bayramlarını unutturma işi, kökleri 1950'lere Demokrat Parti (DP) dönemine kadar giden bir iş… Örneğin DP iktidarı, önce Lozan Barış Bayramı'nın (Lozan Günü'nün) karşısına başka bayramlar çıkardı, sonra Lozan Günü'nü tamamen yasaklayarak unutturdu.
İşte Lozan'ın 96. yıl dönümü anısına bu yazımda “Lozan Günü”nün nasıl yasaklanıp nasıl unutturulduğunu anlatacağım.
27 YIL KUTLANAN LOZAN BARIŞ BAYRAMI
İsmet İnönü'nün 24 Temmuz 1923'te imzaladığı Lozan Antlaşması, 1683 Viyana Bozgunu'ndan sonra Batı karşısında sürekli gerileyen ve her bakımdan Batı'ya bağımlı hale gelen Türklerin, sınırları belli bağımsız bir vatana sahip olmalarını sağladı.
Atatürk 26 Temmuz 1927'de Lozan'ın “milli bayram” olarak kutlanmasını istedi: “Lozan Antlaşması, Türk tarihinde bir dönüm noktasıdır. Türk milletli için siyasal bir zafer oluşturan bu antlaşmanın Osmanlı tarihinde eşi yoktur. (…) Bu nedenle Lozan görüşmelerinde her türlü siyasal mücadelelere göğüs vererek sonucu elde etmede büyük bir anlayışlılık göstermiş olan İsmet Paşa'yı yücelterek anmak görevimdir… Lozan Antlaşması imza gününün milli bayram olarak kabul edilmesi uygundur.”
Aslında 24 Temmuz 1923'ten itibaren Lozan, “Sulh (Barış) Bayramı”, “Lozan Günü” olarak kutlanmaya başlandı. Gazeteler Lozan'ı bayram coşkusuyla kutladılar. Örneğin, 24 Temmuz 1923 tarihli Tercümanı Ahval Gazetesi Lozan'ı “Bugün Sulh Bayramıdır” manşetiyle, Tevhid-i Efkar Gazetesi ise “Bugün Sulh Bayramı: Hakiki Halas (Kurtuluş) ve İstiklal Bayramıdır” manşetiyle kutladı.
“Lozan Sulh Bayramı” kutlamaları, 23 ve 24 Temmuz'da iki gün sürerdi. O günlerde devlet kurumlarında, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde devlet adamlarının da katıldığı Lozan toplantıları yapılırdı. Her yer tatil edilirdi. Atatürk, İnönü'ye kutlama telgrafları çekerdi. 1930'lardan itibaren Halk Evleri'nde de Lozan coşkusu yaşandı. Bazı Halkevi şubeleri yüzme yarışları düzenledi. Birçok ilde Lozan kutlaması yapıldı. İzmir bayraklarla donatıldı. Gazeteler uzun uzun Lozan'ın öneminden söz etti. Gazetelerde “Lozan” konulu yazılara, şiirlere yer verildi.
Lozan, 1924-1950 arasında, tam 27 yıl, resmen olmasa da fiilen milli bayram olarak kutlandı. 23 Temmuz 1939'da Hatay'ın anavatana katılması ile Hatay'ın kurtuluşu ve Lozan Günü birlikte kutlanmaya başlandı.
İsmet İnönü karşıtlığı Lozan ve Amerikancılık
Atatürk sonrasında CHP'nin başına İsmet İnönü geçti. Artık CHP demek İnönü demekti. Bu nedenle DP, CHP'yi yıpratmak için doğrudan İnönü'yü hedef aldı. DP'liler, İnönü ve ailesiyle ilgili asılsız iddialar ortaya attılar. İnönü'nün camileri ahır yaptığından tutun da Türkiye'yi II. Dünya Savaşı'na sokmayarak “halkın erkekliğini öldürdüğüne”, hatta “asker kaçağı” olduğuna kadar birçok yalan söylediler. İnönü karşıtı DP'nin, İnönü ile özdeşlemiş Lozan'a sahip çıkması kolay olmadı.
1923-1950 arasında 27 yıl Lozan ‘bayram' olarak kutlandı.
Bu nedenle DP önce Lozan-İnönü özdeşliğini yok etmek istedi. DP basını, Lozan'ın, İsmet İnönü'nün değil, Atatürk'ün ve milletin zaferi olduğunu yazdı. Ancak Lozan-İnönü özdeşliği bir türlü bozulmadı. Bunun üzerine DP, İnönü'yle birlikte Lozan'a da savaş açtı. Aslında DP'ye göre de Lozan bir zaferdi. Ancak İnönü karşıtlığı, DP'yi Lozan karşıtlığına savurdu.
Ancak DP'nin Lozan karşıtlığını sadece İnönü karşıtlığıyla açıklamak yanlış olmasa bile eksiktir. Çünkü bilindiği gibi Lozan bir “bağımsızlık” belgesidir. Türkiye Lozan'la tüm bağlarından, zincirlerinden kurtuldu. DP döneminde ise Türkiye NATO'ya üye oldu ve her bakımdan ABD'nin dümen suyuna girdi. İşte Türkiye'nin ABD'ye bağımlı olduğu o günlerde DP, “bağımsızlık belgesi” Lozan'ın yıl dönümlerini “bayram” olarak kutlamaktan vazgeçti.
Alternatif bayram kutlamaları
23 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanı Hürriyet Bayramı olarak kutlanıyordu. 1923-1950 arasındaki tek parti döneminde de “Hürriyet Bayramı” kutlamaları devam etti.
1950'de iktidara gelen DP, Lozan Barış Bayramı'nın yerine Hürriyet Bayramı'nı kutlamaya başladı. 24 Temmuz 1950'de Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes, Hürriyet Abidesi'ne giderek Mahmut Şevket Paşa ile Talat Paşa'nın kabirlerini ziyaret ettiler. DP İstanbul İl İdare Kurulu da Hürriyet Bayramı nedeniyle Hürriyet Tepesi'nde bir tören düzenledi.
DP iktidara gelir gelmez Lozan Günü kutlamalarına son verdi.
1951'den sonra Lozan'ın yıl dönümlerinde basında çıkan Lozan yazıları da azalmaya başladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki Lozan toplantısı ise yapılmadı.
1952'den itibaren Lozan'ın yıl dönümlerinde Lozan eleştirileri başladı. Örneğin DP'nin Zafer Gazetesi, “Lozan ruhunu koruyalım” diyen Ulus Gazetesi'ni şöyle eleştirdi: “Tuz ruhu, nane ruhu, limon ruhu bilirdik, ama demek ki bir de Lozan ruhu varmış! Lozan ruhu bozuldu mu ki muhafaza edelim diye kıvranıyorlar?”
1953'ten itibaren Lozan'ın yıl dönümlerinde basın Lozan'dan değil, aynı tarihe denk gelen II. Meşrutiyet'in ilanından söz etmeye başladı. İttihat ve Terakki mensuplarına yöneltilen suçlamalara cevaplar verildi. DP iktidarı, Cumhuriyeti kuranları değil, meşrutiyeti ilan edenleri (İttihatçıları) anmaya başladı.
1950'lerde Lozan Günü kutlamaları yerine, Hürriyet Bayramı törenleri gazete sayfalarını süsledi.
DP iktidarı Lozan'ı unutturmak için sadece 23 Temmuz Hürriyet Bayramı'nı değil, 23 Temmuz Hatay'ın kurtuluş gününü, 24 Temmuz basında sansürün kaldırılmasının yıl dönümünü ve muharipler gününü öne çıkarmaya çalıştı.
DP bu alternatif kutlamalarla Lozan'ı gölgelemek istedi.
Lozan Günü'nün yasaklanması
Lozan Günü 1930'larda Halk Evleri'nde de coşkuyla kutlanırdı.
Ulus, 25 Temmuz 1939.
1955'ten itibaren DP iktidarı, “Lozan Barış Bayramı”, “Lozan Günü” kutlamalarını yasakladı.
1955'te CHP'nin İstanbul Üsküdar'da ve İzmir'de Lozan Günü'nü kutlamasına izin verilmedi. Yasak gerekçesinde “Lozan zaferi milletin malıdır, CHP'nin kutlaması doğru değildir” denildi.
1956'da Kıbrıs sorunu nedeniyle Lozan mecburen gündeme geldi. Çünkü o günlerde Lozan'a aykırı olarak Kıbrıs'ın Yunanistan'a bağlanmasından söz ediliyordu. Eğer Kıbrıs, Lozan'a aykırı olarak Yunanistan'a bırakılırsa Türkiye de Batı Trakya ve 12 Adalar konusunu tartışmaya açabilirdi. Böylece siyasi gelişmeler DP iktidarına, unutturmak istediği Lozan'ı hatırlattı. Ancak DP'nin Lozan'ı hatırlamaya hiç
niyeti yoktu.
1957'de DP, Lozan Günü'nü yine kutlamadı ve kutlatmadı.
1958'de CHP Beşiktaş İlçe Teşkilatı Lozan Günü'nü kutlamak istedi. Valilik, “Millete mal olmuş bir zaferin bir parti tarafından kutlanmasının doğru olmadığı” gerekçesiyle CHP'nin Lozan Günü'nü kutlamasına yine izin vermedi.
1959'da DP, Lozan Günü'nü yine kutlamadı, kutlamak isteyenlere de izin vermedi. CHP İzmir Eşrefpaşa İlçe Teşkilatı'nın Lozan Günü'nü kutlama isteği İzmir Valiliği'nce reddedildi. Bunun üzerine CHP Genel Başkanı İsmet İnönü şöyle bir açıklama yaptı: “Yani İzmir Valisi, Lozan gibi bir tarihi hadiseden bahsedilmesini kabul etmiyor! Ne anlayıştır bu! Ne haktır?”
İzmir'de Lozan Günü kutlamalarına izin verilmemesini Demokrat İzmir Gazetesi de şöyle eleştirdi: “Lozan'ı anmayı unutursak, İsmet Paşa'yı değil, fakat Türk milletinin bizzat kendisini küçük düşürmüş oluruz. (…) Unutmayalım ki, şu dünyada, emirle, fermanla yaptırılamayacak sayılı işlerin belki en başlarında şu da vardır: Bir millete kendi şereflerini, kendi zaferlerini unutturmak…”
DP, 1950'lerde Lozan Günü'nü yasaklayıp unutturmaya çalışsa da İsmet İnönü, Lozan'ın her yıl dönümünde gazetelere demeçler verdi, gençlerle buluştu, Lozan'ı anlattı. İnönü, Lozan kutlamalarından birinde aynen şöyle dedi: “Altıyüz milyonluk Çin ülkesine kadar, bütün Şark'tan kapitülasyonların kalkabileceğini Türkler Lozan'da ispat etmiştir”.
Günümüzde Lozan Günü, İnönü Vakfı
tarafından Heybeliada'da her yıl
kutlanmaya devam etmektedir.
Özetlersek; bizzat Atatürk, Lozan'ın “milli bayram” olmasını istedi. Lozan'ın yıl dönümleri 1923-1950 arasında, tam 27 yıl “Lozan Barış Bayramı (Lozan Günü)” olarak kutlandı. 1950-1960 arasında DP döneminde Lozan Günü kutlanmadı, hatta yasaklandı ve Lozan unutturulmak istendi. Ancak 1959'da Demokrat İzmir Gazetesi'nde denildiği gibi emirle, fermanla bir millete kendi şerefini, kendi zaferini unutturmak mümkün değildir.
24 Temmuz Lozan Barış Bayramı, Lozan Günü kutlu olsun.
KAYNAKLAR:
1- Hasan Akbayrak, “Osmanlı'dan Cumhuriyete Milli Bayramlar”, Tarih ve Toplum, C.8, S. 43, s. 31-34.
2- Ahmet Gülen, “Demokrat Parti Döneminde Lozan Algısı”, AÜİTE Atatürk Yolu Dergisi, (Lozan Antlaşması Özel Sayısı) S. 53, s. 77-100.
3- Gurbet Gökgöz, “Belleklerden Silinmeye Yüz Tutan Bir Gün: Lozan Sulh Bayramı”, ÇTTAD X/22 (2011/Bahar), s. 95-114.
4- Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. I-III, Ankara, 2006.
5- Tercümanı Ahval, 24 Temmuz 1924.
6- Tevhid-i Efkar, 24 Temmuz 1924.
7- Cumhuriyet, 24 Temmuz 1925, 25 Temmuz 1957
8- Zafer, 24 Temmuz 1950, 25 Temmuz 1952.
9- Demokrat İzmir, 24, 25 Temmuz 1959.
10- Vakit, 27 Temmuz 1927.
"SİNAN MEYDAN' 22 Temmuz 2019 köşe yazısıdır"

22 Temmuz 2020 Çarşamba

Lozan’da İsmet Paşa’ya Suikast Girişimleri

Kasım 1922 –Temmuz 1923 tarihleri arasında toplanan ve aralıklı yedi ay süren Lozan Barış Konferansı’nda İsmet Paşa’ya ve heyetimiz üyelerine Ermeni terör örgütlerince suikast düzenleneceği istihbaratı vardır. Bu konuda Lozan’a tedbirli gidilmiş ve koruma görevlileri de götürülmüştü. Ankara ve Atatürk’de konuyla doğrudan ve önemle ilgileniyordu. Daha önce Talat Paşa’yı ve Said Halim Paşayı’da öldüren Ermeniler bu konuda çok iyi eğitilmiş ve tehlikeliydiler.

İsviçre polisi de heyetimiz ile yakından ilgileniyordu. Lozan polis müdürü Türk heyetinin kaldığı Lousanne Palace’a sürekli geliyor ve önlemleri yakından ve dikkatli bir şekilde takip ediyordu. Otele sivil polisler koymuş, geleni gideni inceliyorlardı. Ayrıca diğer bazı sivil polisler İsmet Paşa dışarıya çıktığında sürekli takip ediyorlardı.
Polis müdürü bir gün İsmet Paşa’ya durumu bildirmişti:
“ Paşa Hazretleri, Ermeni çetelerinin size bir suikast yapacaklarını haber aldık, görevimiz sizi korumaktır. Ancak sizden bir ricamız var, ilk önlem olarak konferans salonuna gidip gelirken otomobilinizden Türk bayrağını kaldırmanızı rica ediyoruz.”

İsmet Paşa bu öneriyi şiddetle karşıladı:

"Ben burada bir Türk delegesi olarak bulunuyorum. O bayrağı kesinlikle kaldıramam. Bir suikasta kurban gidebilirim. Fakat arkamdan bir Türk delegesi daha gelir. Fakat Türk bayrağı otomobilden hiçbir zaman kaldırılmaz. Bir İsmet gider bin İsmet gelir ama o bayrak yerinde durur.
Bilal N. Şimşir : Ermeni Meselesi

20 Temmuz 2020 Pazartesi

''Ayşe tatile çıkabilir.''

Takvimler 15 Temmuz 1974'ü gösterdiğinde, Yunanistan desteğiyle Rumlar, Kıbrıs'ta III.Makarios'u devirmişlerdi. Böylece Enosis, yani Kıbrıs'ın Yunanistan'a katılmasının ilk adımları atılmıştı.


Yaşanan bu gelişme üzerine dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, görüşmelerden bir sonuç alamayınca TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırdı ve Kıbrıs Barış Harekatı’na karar verildi. Harekat, 20 Temmuz 1974 tarihinde Garanti Anlaşması’nın III. maddesine dayanarak gerçekleştirildi.
20 Temmuz sabahı saatler 06.05'i gösterdiğinde gökyüzü Türk paraşütçüleriyle dolmuştu. Paraşütçüler Lefkoşa yakınlarına inecekler ve Girne'ye çıkartma yapan birliklerle buluşacaklardı. Kıbrıs'taki Türk halkı askerleri sevinç ve coşkuyla karşıladı. Halk artık Rum çetelerinin tacizinden kurtulacaktı. Fakat ilerleyen saatlerde harekatın hiç de kolay olamayacağı ortaya çıktı.
O gece başta Bülent Ecevit olmak üzere, devlet görevlilerinden çoğu sabaha kadar uyuyamamıştı. Çünkü askerlerimizden haber alınamıyordu. Gün doğumuyla herkes derin bir nefes aldı. Sabahın ilk saatlerinde gökyüzünde Türk jetleri görünmüştü, askerlerimiz gece boyu başarıyla direnmişlerdi
Hava, deniz ve karadan gerçekleştirilen müşterek harekat sonucu Rumlar kısa sürede bastırılmıştı. Fakat çevreye dağılan Rum çeteleri, bu sefer Türk köylerine daha sert tacizlerde bulunmaya başlamıştı. Harekat devam etmeliydi.


Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin çağrısı üzerine Türkiye 22 Temmuz saat 17.00’den itibaren harekata son verdi. ABD ve İngiltere dışişleri bakanlıklarının yetkilileri aracılığıyla Türkiye ile Yunanistan arasında ateşkes anlaşmasına varıldı.Yapılan harekatla Lefkoşa-Girne kara yolunun denetim altına alınmasıyla Lefkoşa’nın Türk kesiminin denizle bağlantısı sağlandı. Bunun dışında kalan başta Magosa olmak üzere diğer yerleşim bölgelerinde ise Türklerin güvenliği tam olarak sağlanamadı.
Bu arada harekatın başlamasıyla İstanbul, Ankara, Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Çanakkale, Balıkesir, Manisa, İzmir, Aydın, Muğla, Adana, İçel ve Hatay’da sıkıyönetim ilan edildi. 20 Ağustos’tan itibaren bu illere Antalya da eklendi. Yunan cuntasının işbaşına getirdiği Nikos Sampson 22 Temmuz’da cumhurbaşkanlığından istifa etti.25 Temmuz'da başlayan Cenevre'deki görüşmeler sürerken adadaki Türk köyleri tehdit altındaydı. Her geçen dakika çok önemliydi, ya harekata devam edilecekti, veya bir antlaşma sağlanacaktı. Görüşmelerden bir sonuç çıkamayacağını anlayan Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Ankara'yı aradı ve o tarihi cümleyi kurdu: ''Ayşe tatile çıkabilir.''
Ayşe, Turan Güneş'in kızının ismiydi, II. Harekatın parolası olarak bu cümle seçilmişti. Harekat kısa sürede başarıya ulaştı.14 Ağustos’ta başlayıp 16 Ağustos’ta sona eren üç günlük II. Barış Harekatı neticesinde bir taraftan Magosa’ya diğer taraftan Lefke’ye varılarak Türk tarafının sınırları çizildi.


Adanın %35'i ele geçirilmiş ve bölgede yaşayan Türk halkı güvene kavuşturulmuştu. Bu zafer sonucunda Türkiye bir daha örneği görülmeyecek bir biçimde birbirine kenetlendi. Farklı eğitimden, farklı siyasi görüşten ve farklı hayat bakışına sahip insanların hepsi bir aradaydı.
Netice itibarıyla Kıbrıs Barış Harekatı sonucunda, adada yaşayan Türkler diğer ülkeler tarafından tanınmıştı. Günümüzdeki sınırlar çizildi ve 1975 yılında Rauf Denktaş, Kıbrıs Türk Federe Devleti''nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi.1983'te isim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak kabul edildi. Denktaş 2005 yılına kadar art arda görevine tekrar seçildi. 2005 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ise aday olmadı. 13 Ocak 2012'de 88 yaşında hayata veda etti.
Kaynak Yeniçağ: Kıbrıs Barış Harekatı 46. yılında: İşte harekatın bilinmeyenleri


  • Blog Yazıları


    Email
    KISA KISA
    X



    Folower Button

    Takipçiler

    Company Info | Contact Us | Privacy policy | Term of use | Widget | Advertise with Us | Site map
    Copyright © 2020. Tocmac . All Rights Reserved.

    Bilgi Mesajı

    Bu yazıyı kod içerisinden bulup kolaylıkla değiştirebilirsiniz.

    Başka hiçbir yerde bulamayacağınız böyle başka etkiliyici hazır kodlara ulaşmak için Koddostu.com facebook sayfamızı takip edebilirsiniz!